Clara (2018)

Öncelikle oldukça ağır ilerleyip klişe aşk sahneleriyle benim için hiç bir şey hissettirmeyen bir film oldu.Belki uzayla ilgili olan izleyicilerin özellikle görsellikleri ve çok anlayamadığım diyaloglar için ilgi çekici olabilir.Ayrıca filmin adı neden Clara olmuş çok gereksizdi onunda anlamsız buldum.Açıkçası çok etkilendiğim ve önerebileceğim bir film değil.Karar sizin....

ağır ilerleyen bilim kurgu dan çok dram ve romantik yapısı olan bir film bir cahilin anlayacağı dilden 200 milyon ışık yılı öte de bulunan bir şeyin ne olduğunu nasıl anlarız sorusuna çok iyi cevap verdiği de söylenebilir..

“Clara”, hikâyesini de James Ewasiuk ile birlikte yazan Akash Sherman’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bilim – kurgu tarzda bir drama…

Prömiyeri, 10 Eylül 2018 tarihinde Toronto Uluslararası Film Festivalinde yapılan, sonrada VOD (iTunes, FandangoNow, Vudu) ve DVD olarak satışa sunulan filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…

O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…

Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, bilim – kurgu gibi başlayıp duygusal bir aşk hikâyesi olarak sonlanan bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

O yüzden de, bir bilim – kurgu izleme hayali ile ekran başına geçecek olanları daha işin başındayken uyarmış olalım, “Böyle bilim – kurgu olmaz”…

Neden mi?

Zira adı üstünde, bu “bilim”… Onda, her test edildiğinde aynı sonuca ulaşılan somut bilimsel değerler dışında, duygu, inanç, şans, talih, kader, kısmet gibi şeylere yer vermez ve kurgunuzu da o şekilde yaparsınız olur biter…

Aslında filmin başkarakterlerinden Dr. Isaac Bruno, filme adını veren diğer başkarakter Clara ile tanışıncaya kadar durum böyleydi de zaten… O kendini uzayda akıllı yaşam formu bulmaya adamış, bilimsel prensiplerden zerre şaşmayan bir astrofizikçiydi…

Ama ne zaman ki, işin içine geçtim her hangi bir bilimsel formasyonu doğru dürüst eğitimi dahi olmayan Clara girdi, çaresizce çırpınmakta olan Dr. Isaac Bruno’nun da ayakları yerden kesilmeye başladı… Zira Clara’ya (tabii gerçekte Akash Sherman’a) göre inanç sistemleri ile olan yakın ilişkisi, bizim Isaac’in adaşı olan Sir Isaac Newton’un çalışmalarını da etkilememişti… Hâlbuki aynı Isaac Newton, “Plato benim dostum, Aristo benim dostum fakat benim en büyük dostum gerçektir” diyen de bir bilim insanıdır…

İşte Clara’nın bu şekilde oyuna dâhil olup bırak sazı tüm enstrümanları eline almasıyla birlikte, bilim ile bir sonuca ulaşamayan Dr. Isaac Bruno’nun uzay araştırmalarında duygular devreye girmeye başlıyor… Artık bilimin yasalarının değil de Clara’nın yaşam felsefesinin yönlendirdiği Isaac, bilgisayar başında oyalanmak yerine gözlerini kapatıp transa girerek aradığı akıllı yaşam formunun bulunduğu gezegeni tespit edebilecek duruma gelmiştir… Yapması gereken tek şey Clara’nın öğütlerini bire bir uygulamasıdır…

Bundan sonra neler mi oluyor?

Elbette çok şey oluyor… Ama spoiler vererek henüz filmi izlememiş olanların ağzının tadını kaçırmak istemediğimiz için bu faslı burada kesmek istiyoruz…

Bitirmeden filmin oyuncu kadrosu üzerine de bir iki laf etmek gerekirse, haksızlık yapmış olmamak için gerçek hayatta evli ve bir çocuk sahibi olan olan Patrick J. Adams ve Troian Bellisario ikilisinin, canlandırdıkları Dr. Isaac Bruno ve Clara karakterlerinde çok iyi iş çıkarttıklarını söylemeden geçmemeliyiz diye düşünüyoruz…

Bu arada filmde, Dr. Isaac Bruno’nun yakın dostu ve çalışma arkadaşı Dr. Charlie Durant rolündeki Ennis Esmer’in de üç yaşındayken ailesi ile birlikte Kanada’ya göçmüş olan (Ankara doğumlu) Türk asıllı Kanadalı bir oyuncu olduğu bilgisini de paylaşmış olalım…

Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

İlk önerimize gelince:

O hakkımızı da bu kez; sinemasever dostlara belki de bir avuntu (yahut teselli) vesilesi olarak, ”İyi ki Akash Sherman tarzındaki garipliklere imza atan senarist ve yönetmenler sinema dünyasında çoğunlukta değiller” diye seslenerek kullanmış olalım…

Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “Olmamış” kategorisine dâhil ederek puan olarak da sırf oyuncuların performanslarına duyduğumuz saygı nedeniyle 4 verdiğimiz bilimle (ve bilim – kurgu ile) alakası olmayan bu film için önerimiz de, “siz bilirsiniz ama çok da gerekli değil” şeklinde olacak…