
![]()
![]() |
Favori Filmleri (25)
Favori Dizileri (5)
Favori Sanatçıları (16)
İzleme Listesi (223)
Arkadaşlar (13)
Son Yorumları Boze Cialo (2019) 16 Mayıs 2020 Alıntı: “ben bir katilim. düşüncelerimi öldürdüm. yapamadığım şeyleri öldürdüm. yaptıklarımı öldürdüm. affetmek unutmak anlamına gelmiyor. hiçbir şey olmamış gibi davranın anlamına gelmiyor. affetmek sevgi demektir.” dikkat: yazı, film zevkinizi bozmayacak düzeyde spoiler içerebilir. okuyup okumamak bittabi size kalmış. film, direkt olarak hapishaneden yeni çıkmış bir adamın hikayesini anlatacakmış gibi başlıyor. diyaloglar, sahneler vs. hepsi, filmin konusunu okumamış birisi için şartlı tahliye sorunları ile yüzleşecek bir adamın hikayesini izleyeceğimizi hissettirebilir. Sürprizbozan: Göster film bize çok yeni şeyler vadetmiyor. amerika'yı yeniden keşfetme gibi bir hayali de yok. ama filmin içine birkaç farklı denklemin güzel yerleştirdildiğini söylemem lazım. daniel'in kendini nasıl o kadar kolay kabul ettirdiği gibi sorular ise filmin kalitesinin düşmesine neden olmuş. yabancı film oscar'ında rakibinin çok büyük olmasının yanı sıra zaten hiç favorilerde anılmamasının sebebi ise senaryodaki bu çatlaklar olsa gerek. seyir zevki arada düşse de film genelinde kullanması gereken hikaye taslaklarını iyi kullanmış. senaryodaki defolar olmasa seyir zevki çok yüksek bir film karşımıza çıkacaktı. başrol oyuncusu bartosz bielenia'nın ise katıldığı her adaylığı alması hiç şaşırtmıyor. naçizane puanım 3.5/5 John Wick: Chapter 2 (2017) 25 Temmuz 2017 Öncelikle benim anlayamadığım bir durum var: İnsanlar filmleri ne için izler? Gerçekten bu sorunun cevabını merak ediyorum ama sosyolojik bir tespitten uzak tamamen spesifik anlamda merak ediyorum bu sorunun cevabını. Çünkü bir sinefil olarak, binlerce film izlemiş biri olarak, benim bu soruya verebilecek bir tek cevabım var: Zevk almak için! Bu kadar basit. Elbette filmi çok yönüyle incelemeye çalışıyorum, teknik olarak, senaryo olarak, oyunculuk olarak, her şeyiyle değerlendiriyorum filmleri ama tek bir amacım var o da bir filmden zevk almak, daha fazlası değil. Bir film için diyebileceğim en önemli şey; her filmin bir evreni vardır. Bu illa bir süper kahraman filmi olması sonucu olan bir şey değil. Ya da Orta Dünya'da geçen ama farklı evrenlerde çekilmiş filmler gibi bir evren değil bahsettiğim şey. Bir film yapılıyorsa öncelikle yönetmenin bir evrenidir o film. O film, o dünyaya aittir. Senaryosuyla, gelişen olaylarıyla ya da milyonlarca olasılık içinden o kurşunun o insana isabet etmemesiyle bambaşka bir dünyadır ve biz o dünyayı izleriz bir filmi izlerken. Şahsım adına realistik filmlerin hastasıyım. Fakat en realistik film bile sadece bizim yaşadığımız dünyaya en yakın film olarak geçer. Kesinlikle bu dünyanın filmi değildir. Biraz paralel evren gibi düşünmek lazım bu konuyu. Aynı dünyanın farklı olasılıklar sonucu oluşmuş bir diğer dünyasında oluşan olaylar sürüsü. Ve bunu yöeten yönetmen, yazan senarist, oynayan oyuncular... Film dediğimiz şey budur. Ve böyle değerlenmelidir. Bunları yazıyorum çünkü burada okuduğum yorumları görünce kahroluyorum. Cüneyt Arkın'dan özür dileyen mi ararsın, böyle saçma film mi olur diyen mi ararsın, polis neredeydi saçmalığın daniskası diyen mi ararsın. Bu soruların hepsine kısaca cevap vermeye çalışacağım: Öncelikle bir filmi kendi evreninde değerlendirmek konusunda anlaştı isek şunu da kabul etmişiz demektir; film kendi evreninde mantık hatası içeriyorsa bundan bahsetmek doğrudur, yoksa hakkında verilen "Bu böyle mi olur!" tepkilerinin saçma bir argümandan farkı yok. Bu film bize salt aksiyon vaat ederken üstüne fena olmayan bir senaryo da sunmakta. Ve bu film bir "ikinci film". Yani John Wick evreninin devam filmi. Ve ben ilk filmde polislerle ilgili bir şey hatırlamıyorum. Ki bu filmde de sadece bir yerde polis görüyoruz. Demek ki bu evrende polisler çok umrunda değil filmi yapanların. Ve bu şey filmi saçma yapmaz. Filmin vaat ettikleri ile çakışmıyor aksine gayet paralel bir doğruda bir uyum içinde gidiyor bu durum. Sonrasında Cüneyt Arkın'dan özür dileme durumu var ki gerçekten hastalıklı bir yorum. Şimdi bu arkadaşlar şunu mu istiyor; filmin 30. dakikasında John Wick'in kafasına gelen bir kurşunla ölüp filmin bitmesini mi istiyorlar. Ve buraya gelip: "Film çok kısaydı! Paramı geri istiyorum'" mu yazacaklardı? Gerçekten nasıl izliyorsunuz filmleri, bu yorumları nasıl yapıyorsunuz büyük merak içerisindeyim. Her neyse çok uzun bir yorum olmasını istemediğimden kısaca filmi değerlendirip film yorumumu bitirmek istiyorum. Çünkü hem bu konu bitmez hem de söylemek istediğimi söylediğimi düşünüyorum. Film bence ilk filmden güzel olmuş. Daha fazla zevk aldığımı söyleyebilirim. Belli ki iyi uğraşılmış. John Wick karakteri bu filmde tam anlamıyla oturtulmuş ve yapımcıları tebrik ediyorum bu konuda. Çünkü böyle "aksiyon süper yıldızı" karakterler sinema dünyasında çok fazla çıkan bir şey değil. En son Die Hard serisinde falan görmüştük. Tabii devam eden Bond serisini hesaba katmıyorum. Bunun da sebebi izleyicinin o karakteri benimsememesi. Fakat her ne kadar temel senaryo dibine kadar klişe koksa da filmin fena bir senaryosu yok. Ve filmde tamamen bir lineerlik de söz konusu değil. Bir yandan Continental, bir yandan intikam, bir yandan yapması gerekenler, bir yandan bir kaçış öyküsü... Filmde bunların hepsi var . Bu da hikayeyi lineerlikten çıkarıp insanı heyecandan hiç uzaklaştırmadan biraz gizem, çokça aksiyon, biraz merak duygusuyla filmi izlettiriyor izleyiciye. John Wick olgunlaşmış yaşında, çok konuşmayan bir tip ve alışık olduğumuz üzere ne kadın peşinde koşan ne de para peşinde koşan bir "kiralık katil". Bu da izleyicinin John Wick'i sevmesine yol açıyor çünkü John Wick karakterinin temelinde bir duygusallık ön plana çıkıyor. Bu yüzden John Wick tahminimce adını uzun yıllar sinema tarihine yazdıracak bir "aksiyon süper yıldızı" olacaktır. Filmde müziklerin kullanımı yine çok güzel. Mekanlar çok güzel seçilmiş. Filmi başka bir yere taşımış diyebilirim. Hatta ilk film ile arasındaki temel fark mekan seçimleri olmuş. İlk filmi izlediyseniz zaten izleyeceksinizdir. Kaliteli aksiyon filmlerinin çok zor çıktığı bugünlerde Keanu Reeves gibi bir yıldız ile güzel bir 2 saatin tadını çıkarmaya bakın derim. Üstelik Matrix ve Constantine göndermelerini de çok yerinde buldum. Naçizane puanım 7.4 The Imitation Game (2014) 06 Ağustos 2016 Oscar'da en iyi uyarlama senaryoya layık görülmüş bu film aslında beraberinde bir çok tartışmayı da getirmişti. Çünkü Alan Turing'in hayatının hiç de filmde bahsedildiği gibi olmadığını söyleyenlerin sayısı bir hayli fazlaydı. Neticede bu bir şeyi değiştirmedi tabii. Film en iyi uyarlama senaryo Oscar'ı ve Benedict Cumberbatch'in harika oyunculuğu ile herkesin zihnine kazındı.
Aynı yılın bir diğer biyografi filmi The Theory of Everything de bir hayli beğenilmişti. Fakat ben iki filmi de izlediğimde daha çok beğendiğim film bu film oldu. Filmde Alan Turing gibi bir dehanın hayatı anlatılıyor. Aslında hayatı demek yanlış olur hayatından bir bölüm anlatılıyor diyebiliriz. Tabii konu Alan Turing olunca ve dönemin İngiltere'sinin fazlasıyla despot kararları da söz konusu edilmeden durulamıyor. Ve nihayetinde film; bir dehanın -tahminlere göre- savaşın 2 yıl erken bitmesine haliyle 15 milyon insanın hayatını kurtarmasına neden olduğu ama kendi hayatını kurtaramadığı fikriyle izleyicilerin karşısına çıkıyor. Film bir uyarlama, ama tabii her savaş filmi de neredeyse bir uyarlamadır ama kime sorsak savaş filmleri doğruyu söylemez, hep kendi tarafından bakar. Ki kısmen doğru bir önermedir bu. Yani anlatmak istediğim uyarlama da olsa senaryoya laf edilmeyecek diye bir şey yok. Mesela Alan Turing'in hormon tedavisi gördüğü zamanlar biraz es geçilmiş filmde. Eğer Alan Turing biyografisini izleyeceksek Alan Turing'in özel hayatını daha çok görmeliydik zannımca. Yoksa bir Enigma filmi de işimizi görürdü. İkinci olarak Sürprizbozan: Göster Bunlar senaryonun eksik tarafıydı. Fakat geriye kalan haliyle senaryo da gayet tatmin ediciydi. Parçaların hemen hemen hepsi yerine iyi oturtulmuştu.Benedict Cumberbatch'e bu roller gerçekten çok yakışıyor. Ukalalık gerektiren her rolde (hemen hemen) Benedict Cumberbatch ismini yazabiliriz. Çünkü galiba hem tip olarak buna müsait hem de işte bazı oyuncular bazı rollerin hakkını çok iyi veriyor. Velev ki bir diğeri için bkz: Robert Downey Jr. Tabii bu iki oyuncunun da Sherlock Holmes rolünde oynamış olması aman ne tesadüftür(!). Alan Turing rolü için de Benedict Cumberbatch tahmin edildiği üzere eleştirilecek bir yan bırakmamış. Her zamanki gibi çok şey katarak oynamış rolünü. Fakat ne gariptir ki o kadar ünlü oyuncunun arasında Benedict Cumberbatch'ten sonra parlayan bir diğer yıldız Alan Turing'in küçüklüğünü oynayan Alex Lawther'dı. Gelecek yıllar için önemli bir yer ayırtmış kendine. Tebrik etmek gerek. Filmin yönetmenliğini Morten Tyldum yapmış. Kendisi Hodejegerne gibi "first class" bir filmin de yönetmeniydi. Umuyorum çizgisini bozmadan devam eder. Ama ben senaryo ve yönetmenliğin birbirinden ayırmayan biriyim. Bu yüzden senaryo konusundaki eksikleri aynen yönetmene de ithaf ediyorum. Makineler ne kadar gelişse de önemli olan insanın gelişmesi mottosuyla hareket eden bu filmi hem Alan Turing'i tanımak hem de ön yargılarınızı kırmak adına izleyebilirsiniz. Sırf bu sebeplerle bile izleseniz film kötü bir film olmadığı için zevk alacaksınızdır. Naçizane puanım 7.7 |
Film Altyazıları
Avatar: The Way of Water (5,555)
Cocaine Bear (607)
A Man Called Otto (599)
Un beau matin (551)
Breaking (549)
John Wick: Chapter 3 - Parabellum (548)
John Wick: Chapter 2 (368)
Babylon (362)
Post Mortem (314)
In Bruges (308)
Dizi Altyazıları
Succession (3,106)
The Mandalorian (2,823)
Poker Face (2,122)
Rabbit Hole (1,588)
Better Call Saul (744)
The Blacklist (715)
Star Wars: The Bad Batch (669)
Your Honor (535)
The Walking Dead (468)
Shrinking (415)