nturan57

 

• 
  Dinner in America
• 
  The Banshees of Inisherin
• 
  Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
• 
  Avatar: Suyun Yolu
• 
  Los renglones torcidos de Dios

Arkadaşlar (2)

Son Yorumları

Dinner in America (2020)

''Küfret, küfret nereye kadar kardeşim'' dedim. Üstüne bir de bol bol sigara... Artık göz ve kulaklarımı tırmalamaya başlamıştı ki, ''Watermelon'' çalmaya başladı. Ve yelkenleri suya indirdim. Film daha bir güzel görünmeye, küfürler bile edebi gelmeye başladı. Vesselam beğenmeye karar verdim. ''Yam yam, dum dum'' , oluyor bazen böyle. Lakayt bir günde daha güzel gider.

İyi Dilek: 2022'nin son günü. Yeni yıl sağlık, mutluluk, huzur, vs. vs... İyi niyetli bütün umutlarımızın gerçekleşeceği ancak en önemlisi aklımıza mukayyet olacağımız bir yıl olsun. İyi Seneler, İyi Seyirler efenim...

The Banshees of Inisherin (2022)

Enteresan tiplerin enteresan diyalogları ve bu diyalogların içindeki gereksiz muhabbetlerin gerekli mizahı ile hafiften güldüren, delilerin normal insan rolünü oynadıkları bir film gibi sanki. Yâda küçük bir yerde sıkışmışlığın, hep aynı yüzleri görmenin, aynı muhabbet ve sıradanlığın yarattığı etkiler sonucu, aslında incir çekirdeğini doldurmayacak bir inadın vahametinin anlatıldığı bir yapım. İlk yarı tebessüm, ikinci yarı iç burkucu. Sonucu da barış çubukları herhalde. En azından ben öyle anladım. Başarılı bir yönetimin elinde, iyi oyunculukların olduğu, özellikle Colin Farrell ve Baryy Keoghan’ın rolleri ile öne çıktığı, benim açımdan güzel bir filmdi. Konu olarak farklı olmakla birlikte Mads Mikkelsen’in oynadığı ‘’Retfærdighedens ryttere’’ filminin tarzına benzettim biraz, özellikle karakter betimlemeleri açısından. En iyi film müziği dalında adaylığı olan filmin müzikleri ise dinleti tarzında. Ben ikinci yarının seyir yönünü pek beğenmesem de genel olarak iyi bir film olduğu tarafındayım. Beğeni tarafına saygı ile İyi Seyirler…

Im Westen nichts Neues (2022)

‘’Harp zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça harp bir cinayettir.’’(Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK) Filmin özü bu… Hayatı bir dram olan Erich Paul Remark’ın zamanında, yasaklanan ve yakılan aynı adlı eserinden uyarlama bir film. Uzun süresi bir handikap olsa da hiçbir sahnesini boş geçmeyen, sadece kendi tarihi gerçekleriyle kalmayıp savaşın genlerine de neşter vuran bir yapım. İlk uyarlaması 1930, ikincisi 1979’da çekilmiş. 1930’daki ilk film en iyi film ve en iyi yönetmen dalında Oscar almış. Bu film de sürpriz yapabilir. Zaten en iyi uluslararası film, en iyi özgün müzik, en iyi makyaj, en iyi ses ve en iyi görsel efekt dallarında adaylığı var. Sonradan açıklanacak ana kategorilerde de adını görebiliriz. Peki, hak eder mi? Şahsi kanaatim olumlu yönde. Benim gibi Oscar’a göz kırpan filmleri takip edenler var ise bakmalarında isabet olacaktır diye düşünüyorum. İyi Seyirler…